31 Aralık 2022 Cumartesi

Yolculuk


Her kelime umuda yolculuk olmalı ki diye başlayan bir cümle yazmak istemiştim. Ne umuda ne de huzura varacağımı düşünmüyorken. İnancımı kaybettiğimi düşünüyordum, bir süre düşünme eyleminden kendimi alıkoyduktan sonra anladım, çoğu şeyi anlamamalıymışım.

Ben kendimi bir şeyler düşünüyor sandığım da düşünenin, ben olmadığını ben olmaya çalışırken anladım. Şimdi yine soruyorum kendime anladığımı düşünen ben, doğru anlamış olabilir miyim? Olamaz mıyım? Hiçbir fikrim yok. İnsan kalbine ve beynine aynı anda nasıl hükmedebilir? Hala bu sorunun cevabını bulamadım, cevaplar arasında kayboldukça bulunmakta istememeye başladım. Bilmiyorum inşallah öyledir diyorum kendime. Gerçekten de bu ay karanlığı'nda bu güneşsizlikte bu bilinmeyen karanlık evrende gerçekten bir şeyleri biliyor olabilir miyim? Ya da bir şeyler doğru olmalı mı? 

Kendime bir cevap bulmak zorunda değilsin dedikçe şu cevabı veriyorum. Yazdığım, söylediğim, dile getirdiğim her kelime umuda yolculuk olmalı.


Sessiz düşlerimin efendisi

Kaybolmuş fikirlerimin sahibi

Ben burdayım. 

Solmuş güllerin prensesi

Kandırılmış dört yapraklı yonca 

Ben burdayım. 


Aramaktan korktuğum sensiz gece de 

Seni düşünürken kaybolduğum her hece de

Burada olmalısın. 

Senin adını anmaya korkuyorum prenses

Ben tüm şansımı kaybetmişken sen yolunu bul 

Burada olmalısın... 

            Umuda yolculuğumda elimi tutmalısın... 



        

29 Aralık 2022 Perşembe

Palet yelpazesi

Şeftali turuncusuna saklı papatya yeşilinden bozma bir yalnızlık sahipleniyorum, her köşe başında. Ben sesimin çıkabiliyor olmasına değil de kaybolmasına hayran oluyorum. Yitirdiğim her körpe keder başka bir köşe başında dikiliyor karşıma. Gözlerime bakan bu solgun yüz hatlarında neden bana aitlermiş hissiyatı yaşıyorum. 

Acaba ben yaşıyor muyum? 

Kehribardan bozma kızıl elem dolu bir acı sarıyorum bedenime, ancak o zaman anlıyorum bitmiyor bu sancı. Kelimelerim ve acılarım karşısında bile kayboluyor 40 yıllık hancı. Şimdi kavrıyorum benden sadece olabilir bu masada yancı. 

Yeşeren umutlarım, tükendiği vakit ben bir daha bakamayacağım gökyüzüne. Biliyorum artık ne göğün yüzüne bakacak yüz ne de sensiz doğacak  bir gündüz önemli yer yüzünde. Ne olur artık anla beni tüm sevgim saklı senin gözlerinde. 


22 Aralık 2022 Perşembe

Sesimi Yitirişim


Sadece biraz daha yalınlaşmak istemiştim. Anlaşılmıyordu, anlatamıyordum matemim de yaşadığım duyguları. 

Pastel renklere bürünmüş hayallerimi kurşun kalemle dile getirmek istemiyordum artık. Bir artıkmış gibi her cümlenin sonuna eklenip kaybolmak istemiyordum enginlerde... 

Sıra dışı sıralanışı yetmezmiş gibi, hülyalarımın kayboluşlarına saklanıyordum. Ergin olamadıktan sonra neye yarardı ki isyanım. 

Sana erişemedikçe anlamını yitiren gökyüzü anlatıyordu artık derdini... 

Hiçbir muhabbet kuşu kafesinden çıktığında muhabbetle dolmaz. Bazı kararlar değerliliğini kaybetmeden anlamlanamaz.... 




21 Aralık 2022 Çarşamba

Uyku


Göz kapaklarımın ihanetiyle sarsılıyorum

Kalbimin hiç yavaşlamadan atmasından olsa gerek. 

Zihnimin kalabalıklarıyla savaşıyorum 

Düşüncelerimin artık biraz olsun susması gerek


Hatıralarımın saldırısıyla korkuyorum 

Birinin artık beni kurtarması gerek 

Ben neden sürekli kendimle savaşıyorum. 

Artık biraz olsun uyumam gerek.... 

Yitirilmiş


Sorulan tüm sorular çalınmış.

Sorunlar seni yıldırmak için,

En başından pazarlanmış.

Hayatını kazanamaman için,

Tüm kelimeler başarısızlığına hesaplanmış.


Emeklerin birbiri ardına sonunu hazırlarken

Susmak zorunda olduğuna inandırılmışsın.

Hayallerini yaşamak için günleri sayarken

Sonunda, yine başarısız olacağına inandırılmışsın.

Belki de bu yüzden, yitirilmişsin, tam kendini hayata hazırlarken.....


20 Aralık 2022 Salı

Tamam

 

Tamam. 

Artık hiçbir köşe başında beklemeyeceğim.

Tamam. 

Bir daha kimseye sen gibi seslenmeyeceğim.

Tamam. 

Kaybettiğim geçmişimi artık özlemeyeceğim.

Yalan...


Tamam. 

Bu ezgilerin nakaratı olmayacağım. 

Tamam. 

Solmuş güllerimizi artık koklamayacağım. 

Tamam. 

Bir daha sensizliğe sarılmayacağım. 

Korkaksın sen bunların hepsi yalan... 


Tamam. 

Adını hiçbir mektupta anmayacağım. 

Tamam. 

Kokun sinmiş kazakları sandıklardan çıkarmayacağım. 

Tamam. 

Bir daha asla Tamamlanmayacağım. 

Artık sus konuşma oldu mu artık TAMAM. 



18 Aralık 2022 Pazar

Olamadık


Haklısın yıldız tozu kadar bile olamadık, 

Yıldızımız söndürüldüğünden olmalı

Yalnız kaldık, yanlız yine biz kaldık


Haklısın bir rüya kadar bile olamadık, 

Korkudan uyandığımız için olmalı 

Korkutulduk, kandırıldık ve aldatıldık


Haklısın bir sevinç kadar olamadık, 

Kursağımızda kaldığından olmalı

Korkunç olan da bu ya, biz bir kendimize kalamadık

 

Haklısın biz hiçbir zaman bir olamazdık, 

Belki de en kötüsü de bu olmalı 

Biz seninle her şey olduk bir tek aynı anda haklı olamadık.... 

16 Aralık 2022 Cuma

Bilinçsiz Sevgisizlik

 

Bir sabır ve bir ümit

Küçük bir dert ve büyük bir fikir

Sessiz bir çocuk ve kafiyesiz bir redif

Hepsinin bir arada bulunduğu bir beden


Solmuş bir gül ve yitirilmiş bir vücut

Küsmüş küçük bir kız ve kocaman büyük yüreği

Sesi kısılmış bir velet ve akrostişsiz bir aşk mektubu

Hepsinin bir arada bulunduğu bir ölüm.


    Sabırla yürümekte olduğum bu çıkmaz sokakta kaybolduğumu bilmeme rağmen bir ümit tanıdık yüzler arıyordum. Dalgınlığım sebebiyle girmiş bulunduğum çıkmaz sokak dertlerimden en küçüğüydü. Bulmuş olduğum büyük fikrin karşısında çıkmaz sokak basit bir ayrıntıdan ibaretti. Ayrıntılarla kendimi daha fazla boğmak istemeyerek çıkmak istediğim bu sokaktan mağlup bir şekilde geri dönüyorum. Geriye döndüğüm esnada yanından geçerken göz göze geldiğim çocuk sanki benim küçüklüğümmüş hissiyatına kapılmama sebep oluyor. Küçükken çok yalnızdım bu yüzden sessizce odama çekilir şiirle uğraşırdım. Ne zaman şiirlerimi kayda değer yazdığımı fark ettim o zaman kafiye de beceriksiz ama redif konusunda usta olduğumu öğrendim. Bedenim yeterince ufak bir çocuktu ama herkesten daha sabırlı, her şeye rağmen ümitli ve kendimle baş edemeyecek kadar dertliydim. İçinde bulunduğum fikirlerse sadece benzerlik taşıyan uyumsuzluklar bütünüydü.

    Çocukluğumun etkisinden sıyrılıp yürümeye koyulduğum esnada bir pencerenin pervazından önüme düşen solmuş gül yitirilmiş bir hayatın timsali gibi, beni derinden etkilemişti. Gülü düştüğü yerden alıp solmuş yapraklarına bakarken, unutmuştum kendimi, ağlamaklı bir yüzle yanıma gelen küçük kızı görünce toparlanmaya çalıştım. "Hanımefendi gülümü geri verir misiniz? Annemden kalan son hatıram benim o" Kelimeler boğazımda düğümlendi "Annene ne oldu?" diye soracak gücü kendimde bulamamıştım. Çünkü daha cümleye başlamadan anlamıştım nedenini, bu yüzden gözlerimiz anlaşmıştı. Gülü onun narin ellerine doğru uzattıktan sonra ağlamaktan sesi kısılmış ufaklık başını yere eğip uzaklaşmaya başladı. O ufaklık adımlarını birbiri ardına atarken hatırlamıştım. Yazdığım her aşk mektubunu anneme atfederken adının harflerini bir kere bile yukarıdan aşağıya sıralayamamıştım. Biliyorum anne senin gittiğin gece solmuştu evimizin nadide gülü, senin ruhunu yitirmiş bedenin ben daha küçücük bir kız çocuğuyken çıkarılmıştı evimizden. Senin gidişine ağlamaktan sesim kısılmış. Yılların aşkı senin nefesinde son bulmuştu. Ve biliyor musun? 

    Kaç yıl geçti bilmiyorum anne ama ben yine senin yitip gittiğin o akşamın yıl dönümünde eski evimizin bulunduğu şu lanet çıkmaz sokakta, kaybolmuş şekilde buluyorum kendimi. Bir gün seni de bulmanın dileğiyle..................

        





Esmer'e Veda


    "Bedenim kelimelerin esiri olmuştu. Esir kampında geçen geceler anlamını yitirmiş bir bulmaca kadar amaçsızdı. Biliyordum yürümek zorundaydım bir biri ardına adımlarımı sıralamak ve sessizliğin esir aldığı bu matruşkadan kurtulmak zorundaydım. Kendi benliğim de kaç kat 'an'dan kaçarsam kaçayım her seferinde bir başka kabın içinde sıkışıyordum. Adımlarımı solmuş yaprakların temasını oluşturduğu bir parkta sürdürmek zorunda oluşum.  Zorunlu bir oluşum içinde sıkışıp kaldığım gerçeğini yüzüme vurmakla kalmıyor bunu her saniye bedenim de hissetmeme sebebiyet veriyordu. Sebepler ve sonuçların pekte önemli olmadığı bu coğrafyada kimsenin ileri seviye coğrafya bilgisine sahip olduğu da düşünülemezdi. Zaten bu coğrafyada insanlar pek düşünemezdi. Belki de bu sebeple akılsız başın ceremesini ayaklar çeker diye bir atasözü çerçevesinde ömürlerini sonlandırmak zorunda kalıyorlardı.

    Kimse bu toprağın asıl sahibi olamadığı gibi bir yerlerinde yerlisi olamıyordu. Olmuş olanlar olacak olanların zerresi kadar bile bilgi veremiyordu. Bense rüzgarların yelesini savurduğu bir yılkı atı gibi ardıma bile bakmadan hedefime yol alıyordum. Yola çıkmadan önce bir hedefim olduğu bilgisine bile sahip değildim. Attığım her adım beni bilmediğim bir gizemle baş başa bırakıyor, sonunda bir planın içerisinde yer aldığımı hissettiriyordu."

    Kelimelerin ve düşüncelerin esaretinden sıyrılması biraz zamanını almış olmalıydı ki adımlarındaki sertlik geri gelmişti. Kurumuş yaprakların çıkarttığı çıtırtı içinde parçalanmakta olan insanlığını biraz daha gün yüzüne çıkartıyordu. İleriye doğru attığı 5-6 adımdan sonra tam anlamıyla kendini bulduğunu üzerinden geçmekte olan serçenin yön değiştirmesinden anlaşılabilirdi. Söğüt ağacının yapraklarının kaplamış olduğu banka oturup Esmer'in gelmesini beklemeye koyuldu. 

 "İnsan en derinlere saklandığında bulanamayacağına mı inanıyor. Yoksa bir inancın eseri olduğu için mi bulunamayacağına emin oluyor. Peki ben? Ben niye bir şey olamıyorum. Hafızamı geri kazandım fakat beni ben yapan benliğimi geri kazanabildim mi? Yıllarca emek harcadığım parçalanmasın diye bin bir derdin içine kendimi atmaktan imtina etmediğim ailem bunca badirenin sonucunda tekrar bir araya gelebildi mi? Gelemeyecek olmaları mı daha çok canımı yakıyor yoksa gelseler bile artık hiçbirimizin eskisi gibi olamayacağı mı? Bu sorunun cevabı kadar kendisi de ruhum da ki en büyük dert. Biliyorum her şey bitiverecek bir anda ve ben yine kendimi o bir başıma dolandığım savunmasız olduğum bankta bulacağım. Ellerin ve ellerimin eldivensiz yapamadığı bu yeryüzü coğrafyasında. Ellerimi kana bulamaktan artık geri durmayacağım. Ne yazık ki artık biliyorum kimse tarafından da durdurulamayacağım. İnsan kendi sonuna koşmak zorunda bırakılmamalı. İnsan hiçbir sona zorunlu bırakılmamalı!"

    Tekrar bedeni üzerinde hakimiyet sağladığında şapkasının ucuna konmuş bir muhabbet kuşunun ayaklarını görüyor elini uzatmasıyla kendisinden kaçan muhabbet kuşu da aynı onun gibi evinden firar etmiş gibi ürkek ve korkak davranıyor. Kuşun dikkatini dağıtmasına izin vermemek için toparlanıyor. Paltosunun içerisine elini sokup iç cebinde bulunan eldivenlere parmaklarını geçiriyor. Silahın yerinde olup olmadığı bir kez daha kontrol edip etrafına bakıyor. Çevre oldukça sakin sağ tarafından küçük kız çocuğuyla yürümekte olan adama bakıyor. Adamın yüzündeki mutluluk bu yeryüzünün en büyük icadı. İnsanların nefes alıp vermelerini sağlayan yegane temel taşı gibi parlıyor. Fakat yeryüzünün gerçekliklerine çok fazla da dayanma şansı olmayan bir parıltı bu Arslan'ın oturmuş olduğu banka geldiklerinde Arslan çevik bir hamle ile ayağa kalkıyor. Küçük kızı çok hızlı bir hamle ile boynundan yakalayıp savuruyor. Küçük kız Arslan'ın eldivenindeki bayıltıcı gazdan anında etkilenip bilincini yitiriyor. Esmer donup kalmış şekilde Arslan'ın gözlerine bakıyor. O an ölümsüzlüğün sırlarına sahip Lokman Hekim gibi şifayı bilse bile kendisinin bu dermandan yararlanamayacağının farkına varıyor. 

    Arslan'ın boğazına geçirmiş olduğu darbe ile yere kapaklanıyor. " Dokunulmaz erişilemez olduğunu sanmıştın. Zirvede yalnız kalacağını kimsenin sana dokunamayacağını sanmıştın. Sanmalar ve sandıklarının sonucu seni buraya benim kucağıma kendi adımlarınla getirdi. Esmer senin karanlığın benim gölgem kadar bile büyük değil. Son kez gökyüzüne bak artık orası senin için aydınlık değil." 

    Sağ gözünden girip beynini parçalayan mermi Esmer'in görebildiği son parıltıyı da yok etmişti. Bir son olmuştu ama bu asla bir son olmayacaktı. 

    

15 Aralık 2022 Perşembe

Yağmur


Güneşin ufka değdiği yerden gelen serinlik 

Huzurun katmanlarını, bir bir ruhumuza işliyor

Her tanesi arınmayı temsil eden damlaların arasından, haykırıyor.

                                 Kendine Gel! 

Sözünün kesilmesiyle birlikte, gökyüzünü üstüme salıyor

Bir saniye bile nefes almadan, ardın sıra darbeleri 

Hem canımı yakıyor hem acımı bedenimden koparıyor 

                                  O zaman anlıyorum... 

Birilerinin de beni kucaklaması gerektiğini 

Beni tüm benliğiyle kabullenirken 

Dört bir yanım onun ısısıyla sarılıyorken

                                   Anlamlandırıyorum... 

Beni aciz gözyaşlarımdan, korumak için istiyor

Beni kayboluşlarımdan, korumak istiyor

Beni benliğimden, korumak istiyor.

                                    Sonunda biliyorum yağmur bile "beni bende" istemiyor... 

Ayakkabı

 Yola çıkmak üzereyim ayakkabılarımı giymek istiyorum. Bugün için kışlık botları mı yoksa su geçirmez bir spor ayakkabı mı giysem karar veremedim hava düşündüğümden daha soğuk değil daha sıcak zaten hiçbir zaman olmadı içimin ateşi dışımın sıcaklığına, soğukluğuna daha doğrusu ısısına hiçbir zaman yanaşamadı. Bakıyorum bugünlerde benimle aynı termometreyi taşıyan kimse yok. Dünyanın ısısı mı çok düştü yoksa herkesin içinde yanan ateş yavaş yavaş sönmeye mi başladı bilemiyorum. Belki de artık insanları anlayamıyorumdur zaten onlardan yavaş yavaş korkmaya başlıyorum. Aslında pek yavaş diyemem bu korkuma çok hızlı geliyor bir anda ansızın beliriyor içimde fakat etrafıma bakıyorum. Kimse korkmuyor mu? Korkan bir tek ben miyim ya da korkutulan  hep ben mi oluyorum. 

Neyse bugün sanırım spor ayakkabıları seçeceğim. Belki biraz koşarım koşamazsam zaten çabucak eve dönerim En azından dönebilecek bir evimin olması bana huzur veriyor bir süre önce bu huzurdan yoksundum. Dışarı çıktığımda dönebilecek bir evim, dönebilecek bir yuvam yoktu belki de o zamanlar dönmek istemediğim için böyle hissediyordum, diye düşünüyorum. Fakat hayır öyle değildi o zamanlar dışarı çıkarken dönemeyebilirsin bunun farkında ol diyordum. Çünkü kendime itiraf edemesem de birçok arkadaşım geri dönememişti. Bende kendimi onlarla aynı kefeye koyuyor ama ölümü benliğine yediremiyordum. Belki de ölümü kendime yakıştıramıyordum. 

Ayakkabılarım beyaz turkuaz karışık bir renkten oluşuyordu. Pek hayran olunası veyahut beğenilecek bir ayakkabı değildi. Lakin benimdi ilk paramı yıllar sonra cebime kalan ilk paramı bu ayakkabılara harcamıştım sanki sonrası benim olamazmış gibi, derin bir nefes alıp holden geçtim. Kapıyı aralamadan dışarıda bir biri ardına toprağa hucüm eden yağmurun sesine tanıklık ettim. Askılığa uzanıp yağmurluğu üzerime geçirdim. Derin bir nefesin ardından kapıyı açtım toprağın eşsiz kokusu kapı girişinde beni karşıladı. Karşılanmak beni mutlu etmişti, içimi eşsiz bir huzur kapladı. Bahçe kapısını da geçtikten sonra kendimi kaldırımda bulmuştum. İlk beş adımımı çok ayrıntılı hatırlıyorum. Sonra ayaklarım yerden kesildi. Yerden üç beş metre kadar yukarı fırladım. Köşede bulunan tabelaya kafayı çarptıktan sonra dünyaya gözlerimi yummuşum. Ölüm oracıkta beni bulmuş. Hemde tüm çirkinliğiyle.


Kemal yıllarca binbir cephede savaşmış hayatını başka insanlar için ortaya atmıştı. 8 yılın ardına dönmüş olduğu baba ocağında kapalı alanda kalmaktan sıkılmış birazcık nefes almak için dışarı çıkmıştı. Babasından araba kaçıran 14 yaşında bir çocuğun kullandığı arabanın çarpması sonucu dünyaya gözlerini yumdu. Bazı yaşamlar da her son bir başlangıç olmuyordu. 

13 Aralık 2022 Salı

S"ol"

 

Solmuş bir hüznün tınısıydı gözlerin

Son bulmuş bir ömrün çaresiz yakarışlarıydı

Sonsuzluğa açılmış bir düştü gözlerin

Sonunda, sonum olamamış 

                   Fakat son umudumdu sonum... 


Kimsesizliğin coğrafyasında yolumu ararken, 

Sensizliğin özleminde yarım kalmıştım. 

Tamamlanamayacağımı hissedebiliyorken

Anlamlandırıyordum, yavaşça benliğimi kaybediyordum.

                    Bu yüzden mi sondu? Tek nefesle Soldum.... 


FkB


KARGO


Sana buraya bir şeyler bırakıyorum. Yol boyunca aklında olsun.
Lazım olursa açar okursun.
Okumazsan da olsun.
Bir zararı yok sözcükler sahibinde dursun.
Şuraya bir cümle bırakıyorum.
Bırak, acımızı birileri duysun. Hem zaten şiir niye var? Dünyanın acısını başkaları da duysun! Acı mıhlanıp bir kalpte durmasın. Tam ortada dursun. Olur ya biri eline alır okşar, biri alnından öper. Az, daha az unutursun.
Buraya tabiatı bırakıyorum. Ağaçları, suyu, ovayı, dağı. Onlar da bizim kardeşimiz, olurda çok canın sıkılırsa onlarla konuşursun. Buraya, mutlu küçük güneşler sakladım. Zaten çoğunlukla günlerimiz karanlık ve soğuk. Uzat elini sıcaklığım içine dolsun. Buraya, bir inat bir inanç bırakıyorum. Tut ki zamanla unuttun, dön bak, o inat neyse sen osun. Burada yolun yokuşu var. Bensiz o yokuşta zorlayacağını bildiğim için, şimdiden uyarıyorum olurda nefesin kesilirse unutma, ciğer kendini en çabuk onaran organdır. Aklının bir kenarında bulunsun.
Buraya umutlu günler saklıyorum. Şimdilik uzak gibi görünüyor. Ama kim bilir, kiminin cehennemi kimine cennettir. Burada bir tutam sabır var. Kendimden kopardığım bir parça, bende nasılsa çok var. Lazım oldukça bir parçama tutunursun. Burada güzel çaylar var. Bu aralar senin için çok önemli. Bitki çayları, kış çayları, şuruplar, kompostolar.

Demlersin, maksat midene dostluk dolsun.
Şuraya birkaç ruh çırpıntısı koyuyorum. Bach, Yalın, Nightwish, Bulutsuzluk özlemi filan. Ama ruhuna benim olduğumdan daha hakimsin, sen huzurunu bir şekilde bulursun. Buraya silkintiotu bırakıyorum. Kırk dert bir arada canına yandığım, kırkına birden deva olsun.
Buraya son bir şey daha bırakmak isterdim fakat bazı şeyler sahibinde kalmalı eğer olurda dönmek istersen hiç eskitmemek için sevdanı kalbime koyuyorum. Unutma! Sakın unutma! Her şey yerinde güzeldir.






BİRHAN KESKİN'e ait şiirde kendimce oynamalar yaptım. Benim için daha anlamlı olmasını sağladı.

12 Aralık 2022 Pazartesi

Döngü

Başlıyorum seni yazmaya 
Belki de bitiriyorumdur
Her başlangıç
Bir son derlerdi ama 
            Ben sanırım yine oralara sığınıyorum.

Bitiriyorum yarım kalan cümleleri
Belki de anca başlıyorumdur 
Her bitiriş, her son
Yeni bir başlangıç derlerdi ama
             Ben sanırım yine oralarda kayboluyorum.



Tanıtım

 Sanırım kendim için olan arayışı birazda buralarda sürdürmeye çalışacağım. Yıllar geçmiş olsa da pekte bir yere varamıyor oluşum, başarılı bir eyleme girişmediğimin göstergesi oluyor olmuş olsa bile halen birazcık da olsa ümit var. Sanırım yine sadece var olan şeylere tutunup yok olmuş olanların önemini kavrayamıyorum. Zaten kavrama yeteneğimin gelişmiş olduğunu söylemek için yeterli donanıma sahip değilim. Ya da deliyim orası gelecekte netleşecek bir konu diye düşünmekteyim.

Halen düşünebiliyor oluşum yok olmadığımın bir dışa vurumu diye nitelendiriyorum. Niteliklerim, herhangi bir durumu nitelendirmek için yeterli mi? Bence asıl soru bu olmamalı. Aslı mı yoksa asıl mı diye çokça düşünmüşümdür. Ve yine bir sonuca varamamış olma neticesinde kendimi yazarken bulmuşum-dur. Anlaşıldı duruyorum. 

Bilmem kaçı..

Çok uzun zamandır adımımı bile atmadığım, varlığını unuttuğum bir yola girdim. "Uzun zamandır" dediğime bakma, hayatımda hiçbir yo...