16 Temmuz 2025 Çarşamba

Bilmem kaçı..

Çok uzun zamandır adımımı bile atmadığım, varlığını unuttuğum bir yola girdim. "Uzun zamandır" dediğime bakma, hayatımda hiçbir yol bu kadar kısa sürüp bu kadar uzun hissettirmemişti. Kelimelerin arasına saklanıp görünmez olduğumu sandım. İçten içe biliyordum aslında, birileri mutlaka gelip beni bulacaktı. Yine de kimsenin beni bulamayacağını hiç düşünmemiştim. Belki hayallerim yeterince güçlü değildi, belki de hiç hayal kurmayı öğrenememiştim.

Hayatta olduğuma inanırken aslında yerimde olmadığımı, çok uzaklarda kaldığımı fark ettim. Bir şeyleri yoluna koymak isterken, hep başka şeylerin beni yolumdan çevirdiğini gördüm. Daha açık konuşmak gerekirse hayat bana her seferinde sağlam bir tokat atıyordu.

Anladım ki ruhun yaraları bedenin yaralarına hiç benzemiyor. Beden, içindeki muhafızlarla kendi yaralarını onarabiliyor. Ben ise ruhuma bir koruyucu bulmaktan aciz kalmışım. Şimdi insanların neden sürekli birilerini aradıklarını çok iyi anlıyorum. Kimse yalnız başına delirmek istemiyor. Ya da şöyle söyleyeyim; delirdiklerinde bile ellerinde bir mazeret olsun istiyorlar.

Peki ya tek başına, sessizce yürüyenler? Onlar da diğer herkes gibi hep bir şeylerin eksikliğini hissediyorlar aslında. Sanırım daha korkaklar, yanlarına birini almaya cesaretleri yok, kimseyi yanlarında sürükleyemeyecek kadar inceler belki. Gururlu demek yanlış olur, onlar sadece biraz daha saf, biraz daha duygusal, belki biraz daha merhametliler.

İnsan kendi içinde huzuru bulamadıktan sonra, hangi kelimede, hangi kavramda teselli bulabilir ki?

Gecenin yine bilmem kaçı...
Yalnızlık, sessizlik ve içimde bir türlü dinmeyen o tuhaf sızıyla baş başayım.

Bilmem kaçı..

Çok uzun zamandır adımımı bile atmadığım, varlığını unuttuğum bir yola girdim. "Uzun zamandır" dediğime bakma, hayatımda hiçbir yo...