Son dönemde hiçbir şeye isyan etmezken buluyorum kendimi. Zamanımın ve hayatımın her an biraz daha boşa gittiğini hissediyorum. Ümitlerimin ve umudumun azalması gerekirken, hiçbir duyguya kapılmamaya ve hapsolmamaya başladım. Fakat tarif edemediğim bir hüznün, beni kendi gölgemde boğduğunu hissediyorum.
Neden anlamsız veya karmaşık hislerin içinde yolumu bulamıyorum? Bulmak zorunda olduğum şey ne ki? Başlangıçta, yazmaya başladığımda hissettiğim çaresizlik bile kelimelerin arasında kayboldu, fakat hâlâ bir gerçekliğe sarılmak veya bir amaç edinmek için motive değilim. Sıkışıp kaldığım bu ruh sarmalı nasıl adlandırılıyor ki?
Ders kitaplarında açıklanan basma kalıp bir problem değil sanki bu. Kendimi ayrıcalıklı veya nadir biri olarak gördüğümden değil bu durum. Sadece, insanların bu kadar ince düşüneceğine ve gerçekleri tertemiz bir şekilde nitelendireceklerine inanmıyorum. Sanırım insanlara olan inancımı yitiriyorum. Neden kimsenin hisleri saf ve sadece olanı anlamak üzerine değil de, her durumdan kendine bir çıkar yaratmak üzerine?
Sırf çıkarı için iyilik yapan bu insanoğlu için fazla narin, fazla safça bir bakış açısına sahip olmamdan mı kaynaklanıyor bu karamsarlık ? Cennet vaat edilmese iyi olmak için bile çabalamayan bu bedendaşlarım için neden hâlâ mantıklı bir sebep arıyorum ki?
Sanırım, bulamayacağımı bilmek, arama şevkimi daha da artırdı.
Kaybolmak ve yolda olmak bazen huzur, bazen sade bir korku.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder