Beni geçmişe götüren müzik listemle karşılaştım bu gece. Sanki uzun bir özlem giderirmişçesine, anne şefkatiyle kavuşmuş gibi hissettim. Kaybolmuş muydum da birden bulunmuş gibi hissettim, düşününce cevap vermek zor. Buraya kadar geçen zaman sanki on kat hızında hızlandırılmış gibi hissettirdi bu gece. 'Gece' dediğime bakmayın; sadece hava siyah bir tona bürünmüş. Sanki mavinin tonuna bulanınca hep sabah oluyormuş gibi. Anlamlar sadece genel ifadeler için geçerli değil mi? En karanlık gece hep 21 Aralık mı sanki? Sevdiklerine veda ettiğin veya ailene ihtiyacın olduğunda kimseye ulaşamadığın zamanlardan daha mı karanlık? Biz öğretilmiş basmakalıp duygularla o kadar kaybolmuşuz ki, hissettiklerimize ulaşmamız için belki de ölümü bekliyoruz. 'Bekliyoruz' dediğime bakmayın; çoğumuz neyi beklediğimizi bile bilmiyoruz.
Müzik dinlediğim anlarda huzurla kaplanmış olsam da, şu an üstünden geçen onca yıla rağmen bile aynı müziklerin aynı hislere sebep olması, değişmediğime mi yoksa değişemediğime mi alamet? Küçük bir ritimde kaybolmak, büyük resimlerde saklı ipuçlarını bulmak kadar eşsiz bir hismiş. Uçuyor gibi hissettiğim anlarda neden gökyüzüne erişemediğimi düşünüyorum. Belki de diyorum, kelimeler tüm hislerimden daha kuvvetli ve en önemli kelimeye gelemeden rüyanın sona ermesinden korkuyorumdur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder