Sanırım son bir haftadır tüm savaşlarımın sonuna geldiğimi düşündüğümden olmalı ki, yine kendi kendime muhteşem bir cephe açtım. İttihat ve Terakki gibiyim hatta daha güncel olması açısından aynı Galatasaray siyasetçileri gibiyim. Düşmanlarım bana zayıf geldiğinde hemen kendi benliğimi kendime düşman edip çözülmesi oldukça zorlu problemlerin içerisine girmekten kendimi alıkoyamıyorum.
Dün okuduğum bir yazıda da belirtildiği gibi “Yüzme biliyorum diye beni okyanusa atıyorlar.” Bende azıcık ucundan da sevmeyi biliyorum diye hemen kendimi çöllere vuruyorum. Belki kazanmak istemiyorum belki de kazandığımı farz edip sonunda başarısız olursam her şeyi kaybedeceğim bildiğimden, bir tür iç savunma mekanizmasını devreye sokuyorum. Ama ritim oldukça güzel kalp ruha ulaşmak için varmış sadece kan pompalamak rutin bir işlem olduğu için kalbin değerini küçültüyormuş. Bugün bunu bir kez daha anladım.
Yazmanın verdiği huzur çok ayrıymış şimdi neden insanlara anlatmak yerine boş bir beyaz sayfayı tercih ettiğimi daha iyi anlıyorum. Kimsenin o gereksiz ön yargılarına veya anlamsız eleştirilerine maruz kalmak istemiyorum.
Bugün bir kez daha anladım ki yaşantım çok sıradan, fakat düşüncelere daldığım galaksi oldukça ihtişamlı. Bundan kaynaklı olmalı ki hislerimi insanların düşüncelerine meze etmek yerine hiç kaybolmayacak metinlere sığdırmaya çalışıyorum. Hala kendimi anlatacak yeteri kadar kelimem olmasa da elimdekilerle idare etmeye seviyorum.
Sevginin ve sevilmenin idaresi olmaz biliyorum lakin hislerimin peşinden koşmak benim gibi hala gelişimini sürdüren bir canlının, an itibariyle doğru hislerle donatıldığına inanmamı gerektirmez ki. Acaba sırf onun da bana kapılıp kaybolmasından mı korkuyorum bu bile zihnimi oldukça kurcalıyor. Aradığım şeyi bulduysam ve onu hayal kırıklığına uğratırsam tüm zaferlerimin anlamsız kalmasından korktuğumdan emekliyor olabilirim. Çünkü bir adım atmayı bırak bir milim bile yakınlaşmaktan bu kadar sarsılmış olan bedenim, o ruhla buluşursa kendini kaybedebilir. Aslında tek derdi kaybolmak olan bir kaşifin tamda amacına ulaşmak üzere olmasına rağmen bir sona varmamak için hareket bile etmemesi olarak görüyorum bu durumu. Ve bir karar verememenin bedelini tam şu an itibariyle 25 saatlik bir uykusuzlukla veriyorum. Seni kendime anlatmaya çalışırken bile yavaş yavaş bedenimi eritiyorum. Bozulduğum yerden mi iyileşiyorum?
Ruh, bilmediği diyarda kayboluyormuş gibi hisseder; fakat seninle bir olabilmek için dünyanın dört bir yanını keşfetmeye hazırım.
Kalbim vals eşliğinde savrulmayı hayal ediyorken, senin 4/4’lük keskin ve düzenli ritmin, bu zarif dansı eşsiz bir karmaşaya çeviriyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder