30 Eylül 2024 Pazartesi

Kendine

 İnsan kendine neden ara verir? Olduğu kişiden mi korkar yoksa olmak istediği kişiye dönüşüyor olmanın verdiği endişe midir bu. Bir şeyleri başarıyor olmak her zaman mutlu eder mi? Zaman düşündüğümden hızlı ilerliyor yelkovan akrebi durmadan kovalıyor. Ben bir yerlere saklanıp birazcık dinlenmek istiyorum fakat bu konuda pek başarılı değilim anlaşılan. Biliyorum anlaşılmakla ilgili bir derdim yok fakat neden her seferinde kayboluyorum, çıkmaz bir sokağa girmiş biri nasıl kaybolabilir ki? Yolun sonu ve başı belli iken her seferinde ortasında olmak. Sanırım beni tanımlayan en doğru ifade.

Kendimi kendine ifade edemeyen ben ve solgun bilinmeyen bir sen. Zaman, anlaşıldığı üzere seninle de sensiz de geçiyor. Şimdilik sensiz kısmı ile idare ediyorum. Umarım idareli geçen kısmı çabuk atlatırız.

Aslında az önce dinlediğim bir şarkıda geçen söz şu anki beni iyi tanımlıyor “Yaşlanıyorum ve tutunabileceğim bir şey gerek”.

21 Eylül 2024 Cumartesi

Koparılmış bir Rota!

    Saat sekizi biraz geçiyordu. Gökyüzü karanlık, kasvetli bir yorgan gibi yavaşça üzerime çekiliyordu. Arabanın koltuğuna gömülmüş, bilmediğim bir yolda, ağır ama odağım kaybolmuş bir şekilde ilerliyordum. Gözlerim farların aydınlattığı yolun ucuna sabitlenmişti fakat zihnim benimle işbirliği yapmıyordu. 

  Neden buradaydım? Neden bu yola sürüklendiğimi bilmiyordum. Kendime bahaneler uydurup duruyordum, ama gerçek bir cevabım yoktu. Hala kaybolmuş sayılmazdım, fakat "nerede" olduğumu sorsalar, mantıklı bir açıklama getiremeyeceğimse her halimden belliydi.

   Tam karşıma bir tabela çıkıp "Şu an buradasınız" diye belirtse, Leyla ile Mecnun’daki gibi, yine anlamı olmayacaktı. Çünkü nerede olduğumu bilmenin, neden burada olduğumu bilmemekle aynı ağırlığı taşıdığını fark ettim. Zihnimde bir boşluk, ruhumda anlamını kavrayamadığım bir ağırlık vardı. Arabadaydım, sadece sürüyordum; neyin peşinde olduğumu, neden kaçtığımı bilmeden.

   Saatin sekizi yeni geçmesine rağmen hava karanlıktan öte bir siyaha boyanmıştı. Güneşin batmış olsamı tabi bir şeylerin başlangıcıydı ama ya ruhumdaki karanlık? O bambaşka. Dünya bile kendi başına parlayamıyorken, ben neden yalnız başıma bir yıldız gibi parlamalıydım ki?

    Telefonum çalıyordu, titreşimler hafif bir yankı gibi arabanın içinde dolaşıyordu. Kimdi bu sefer beni bu karanlıktan çekip çıkarmaya çalışan? Belki birkaç kelime ile ruhumu avutmaya çalışacak bir dost, ya da sadece bir hatırlatma. Ama açmak istemiyordum. Açmalıydım, biliyordum, ama içimdeki bu ağır boşluktan kurtulmak belki de düşündüğüm kadar kolay değildi. Elim yeşile gitmedi, arayan da pek ısrarcı olmadı. Birkaç titreşimden sonra vazgeçti. Ne de olsa, ben bile kendime ulaşamazken, başkalarının ulaşmaya çalışması ne kadar anlamlı olabilirdi?

   Radyoyu açmayı düşündüm. Belki bir melodi, ruh halime uygun bir parça, içimdeki bu boşluğu seslerle doldurur, içimi biraz olsun rahatlatırdı. Eğer harekete geçmiş olsaydım, çoktan cevabını almış olurdum. Sanırım hâlâ cevaplardansa sorularla ilgileniyordum. Gözümde sorular nedense hep daha ilginçti, daha değerliydi.

    Direksiyonu bıraktım ve aynı anda gözlerimi kapattım. Kaderin bana hazırladığı bir son vardı illa ki, neden o sona doğru ilerlemeye devam ediyordum ki? Araba kuşkusuz bir yere çarpar, olmadı biri arabasını önüme kırar veya birisi bağırır çağırır, küfreder. Yani, yalnızlığım bir şekilde kesintiye uğrar. 

    Ama asıl gerçek? Gerçek şu ki, arabayı trafiğe kapalı boş bir sahil yolunda sürüyordum ve denizin kokusu burnuma çoktan ulaşmıştı. Bedenim uçurumun kenarından denize doğru yol alırken yüksek bir yer çekimi ile karşı karşıya kaldığında bir şeylerin farkına varıyordu. Birkaç saniye içinde soğuk suların beni beklediğini fark ediyordum. Denize doğru süzülen bir araba, ağır ağır batmaya hazırlanan bir ruh. Serinlemek güzel olur, diye düşündüm. Peki, batarken hâlâ kurtulmayı umut ediyor olmam.

Cevabın bir önemi yoktu.

Çünkü soru her zaman cevaptan daha güzeldi.

Geceye Not

Bir şeyleri bitirebildiğin için değil, başlayabildiğin ve savaşabildiğin için sensin.
Seni sen yapan tek değer karar verebilme yetin.
Eğer kararları senin yerine bir başkası alıyor sana sadece seçimleri izlemek kalıyorsa.
Hayatın ve sınavın ne anlamı kalır.


Ben bir dizi karakteri değilim ki yazılanı oynayayım.
Ben kimim ki kendimi ilk seferde bulayım.
Unutma figüran olamayacak kadar uzun sahnelerin ve repliklerin var.
Başrol olamamış olsan da kendi sahnenin tadını çıkar.



Sende biliyorsun çocuk durmakla yaşamak arasında hiçbir fark yok. İkisinde de zaman senin yerine akıp gidiyor bari geçen zamana değsin.
Sende sonuna geldiğinde yaşadım diyebilmelisin. İstediğim gibi olsun olmasın. BEN YAŞADIM.

6 Eylül 2024 Cuma

Anlamsız Bir Hüzün

 

    Son dönemde hiçbir şeye isyan etmezken buluyorum kendimi. Zamanımın ve hayatımın her an biraz daha boşa gittiğini hissediyorum. Ümitlerimin ve umudumun azalması gerekirken, hiçbir duyguya kapılmamaya ve hapsolmamaya başladım. Fakat tarif edemediğim bir hüznün, beni kendi gölgemde boğduğunu hissediyorum

    Neden anlamsız veya karmaşık hislerin içinde yolumu bulamıyorum? Bulmak zorunda olduğum şey ne ki? Başlangıçta, yazmaya başladığımda hissettiğim çaresizlik bile kelimelerin arasında kayboldu, fakat hâlâ bir gerçekliğe sarılmak veya bir amaç edinmek için motive değilim. Sıkışıp kaldığım bu ruh sarmalı nasıl adlandırılıyor ki? 

    Ders kitaplarında açıklanan basma kalıp bir problem değil sanki bu. Kendimi ayrıcalıklı veya nadir biri olarak gördüğümden değil bu durum. Sadece, insanların bu kadar ince düşüneceğine ve gerçekleri tertemiz bir şekilde nitelendireceklerine inanmıyorum. Sanırım insanlara olan inancımı yitiriyorum. Neden kimsenin hisleri saf ve sadece olanı anlamak üzerine değil de, her durumdan kendine bir çıkar yaratmak üzerine? 

    Sırf çıkarı için iyilik yapan bu insanoğlu için fazla narin, fazla safça bir bakış açısına sahip olmamdan mı kaynaklanıyor bu karamsarlık ? Cennet vaat edilmese iyi olmak için bile çabalamayan bu bedendaşlarım için neden hâlâ mantıklı bir sebep arıyorum ki? 


Sanırım, bulamayacağımı bilmek, arama şevkimi daha da artırdı.

Kaybolmak ve yolda olmak bazen huzur, bazen sade bir korku.


5 Eylül 2024 Perşembe

-“”-

Anlamı olmalı mı tüm düşüncelerin? Bir mantık için mi yaşanmalı hayat?

Tanrının bile düzeltmediği bu enkazı kurcalamalı mıyım? Fani ruhumu dünyevi dertlerle kaplamalı mıyım?

Ölümden sonra vaadedilen topraklarda nehir kenarından sonsuz bir tatil için mi tüm bu işkenceye katlanmalıyım? Yoksa kandırılıyor olabilir miyim?

Tek gerçek olan bu anı yaşayamamam için uyutuluyor olabilir miyim? Aradıkça kaybolacağım için mi bu arayışa çıkmam teşvik ediliyor?

Doğruyla işi olmayan bu insanoğlu benim ben olmamam için mi var? Büyük sorular sorduğuna inanan küçük insan sana soruyorum tüm bu soruların ve cevapların ne anlamı var?


Unutma, arayışın özünde zaten bulamamak var.


Cevap Bile Bir Son Olduğundan

Bir şeylerin sonuna yaklaştıkça, içimde tarifini bilmediğim bir direnç kabarıyor. Bitirmek istemiyorum. Sanki sonlar, birer mezar taşı gibi ...