20 Kasım 2024 Çarşamba

Kırılmış

İncitilmedik bir parçam kaldı mı?
İncitmediğim bir yâren oldu mu ki?
Kırılmadığım için mi bu kadar sivrildi köşelerim?
Her bir yarım, çıkıntılarla doldu.

Mutluluğumu sakladıkları köşelere erişmeye çalıştıkça, üzerinde adım attığım bu yeryüzünün yuvarlak olduğu gerçeğiyle yüzleştim. Her yüzleşme, biraz daha yüzsüzleşmeme sebebiyet verdi. Aynada baktığım, simetrik olmayan, yuvarlağımsı kafa olarak atfedilen surat bana mı ait? Yoksa çalınmasını beklediğim başka bir maske mi? Kaç maskem daha kaldı ki? Ya da tek bir maskem vardı da her seferinde bir parçasını mı alıp kaçtılar? Beni ben yapan her şey, yüzleştiklerim mi yoksa çalındıkça geri kalan hislerim mi?

Derinlerde deva aramak, gömüldükçe güneş ışığının aslında çok da gerekli olmadığını düşünmeye sevk ediyor. Ölüler her zaman bizden fazla; onlar daha memnun ki yukarı çıkmanın yolunu aramıyorlar. Yoksa aradıkları tek şey, bizim aramadığımız, umursamadığımız zamana sahip olmak mı? Yine çok fazla soru değil mi? Sanki hiçbirinin cevabıyla karşılaşabileceğim. Kendilerini bana bir gün takdim ederler mi ki? Bu bir soru muydu yoksa sitem mi? Hâlâ kendimle konuşmayı bile beceremediğimi fark ediyorum.

Farkındalık eksikliğinden muzdarip olmak, günümüz insanlığının yegâne hastalığı bence. “Benceler”, vücuduma indirilmiş derin bir pençe izi. Çünkü ne zaman derinlerden çıkamasam, bencelerle avunuyorum.

“Gamzedeyim deva bulmam” demişler. Acaba gamzenin bile bir hastalık sonucu ortaya çıktığını anladıkları için mi, yoksa gamların zedesinin bir devayla işi olmadığı anlamadıkları için mi bu cümleye tutunmuşlar? Gamla yaşayan, kederle yoğurulur. Yoğrulduğun bu çaresizlik artık tek çaren olduğundan devayla işin olmaz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bilmem kaçı..

Çok uzun zamandır adımımı bile atmadığım, varlığını unuttuğum bir yola girdim. "Uzun zamandır" dediğime bakma, hayatımda hiçbir yo...