29 Ağustos 2024 Perşembe
Genetik
23 Ağustos 2024 Cuma
Geçici
15 Ağustos 2024 Perşembe
Karga
Kimin kelimelere ihtiyacı var? Bu sorunun cevabını gerçekten bilmiyorum. Ancak, kendimi anlamlandırabilecek başka bir şey de bulamıyorum. Hayatımın tamamı; anladıklarım, anlayamadıklarım, anlamlandırdıklarım ve anlamlandıramadıklarım, hepsi kelimelerin içinde saklı. Bir kitapta okumuştum: "İnsanlar, bildikleri kelimeler kadar var olabilirler." Bir insanın hayatı, öğrendiği kelimeler kadardır, diyordu. Düşündüm ve bu sözün ne kadar doğru olduğunu fark ettim. "Neden böyle?" diye sorduğumda, hiçbir zaman tek ve doğru bir cevap alamadım.
Doğduğum yer, çevremdeki insanlar, öğrendiğim kelimeler, maruz kaldığım harfler... Hepsi hayatımı ve benliğimi oluşturan yegâne yapı taşları değil miydi? Yoksa ben, rastlantısal ve şans eseri mi bu benliğe sahiptim?
Bir zaman dilimine hapsoldum; olmuş olmaktan korktuğum ve olacağımdan çekindiğim bir an. Doğruyu aramak, tıpkı cevap anahtarı olmadan doğru cevabı bulmaya çalıştığın bir testin sonucuna bakmak gibi. Kılavuzu olmayan bir yaşam ne kadar doğru yönetilebilir ki? Ya da bize öğretilen ve önümüze konulan kılavuzlar ne kadar doğru olabilir?
Sanıyorum benim kılavuzum, karga! Karga diyorum çünkü o da benim gibi karalar kaplı, lakin o bilge ve ürkütücü bir güzelliğe sahip. O, bilinmeyenim ve bilinçaltımın sesi, beni hiç yalnız bırakmadan kendi iç dünyamın derinliklerine inmeye çağırıyor. Belki aradığım cevaplar, bu karanlıkta saklıdır? Siyahın zarafeti korkutuyor.
Kelimelerle kurulan bir zindan,
Korkularımın duvarını yükseltiyor.
Sen, siyahın kadim bilgesi,
Korkularımla kuşatıldığımda,
Bana rehber ol.
13 Ağustos 2024 Salı
İlerleyişim!
5 Ağustos 2024 Pazartesi
Candan Bir Sorgulama
Candan Erçetin’in şarkılarından birinde denk geldim. “Onlar yanlış biliyor kimsenin suçu değil bu” diye yaşadığı her eylemin sonucunu kendine bağlıyor. Kibir mi ki bu? Peki etrafındaki onlar niye sürekli suçu başkasında buluyor? Bu durum onu yanlışa sevk etmez mi? Hangi eylem daha doğru. Her sonuçta seçimlerinin seni buraya getirdiğine inanmak mı yoksa her seferinde suçu başkasında bulmak mı?
Neden ortak bir doğrumuz yok. Neden hep doğru dediğimiz hisler flu ve opak bir gerçeklikle kaplı. Neden bir kez de olsa her şey bulutsuz bir gökyüzü kadar açık değil. Sanırım yıldız tozu olmamızdan kaynaklı bu durum yeryüzü bile bizi kendimizden kıskanıp bulutlara hapsediyor. Kendi varlığından bihaber olan neyden emin olabilir ki?
Onlar mı yanlış biliyor ben mi bilmiyorum. Bildiğim tek şey kesin bir şey bilmiyor oluşum!
3 Ağustos 2024 Cumartesi
Zemin Arayışı
Sanırım, zemindeki başlangıç metaforuna beni en çok inandıran Emir Can İğrek'tir. "Bundan kötüsü gelemez başımıza" dediği anlarda, "Zemine uzananlar düşemez" diye haykırdığı zamanlarda derin bir farkındalık hissettim. Zaten dibi görmüş birine ne anlatabilirsin ki? Korkutacağın ya da sindireceğin neyi kalmıştır ki?
Bu bir metafor mu yoksa bir öğreti mi? Gerçekten bilmiyorum. Eğer bir sonuca varabilseydim, şu an bu satırları yazıyor olmazdım. Fakat bana bu hayatın öğrettiği tek şey, her zaman bundan daha kötüsünün gelebileceği. Kelimelere döküldüğünde ne kadar gösterişli ve etkileyici de olsa, kimse yemediği yumruğun acısını veya son diye düşündüğü yerlerin aslında ne kadar derine indiğini fark edemiyor. Bırak bundan kötüsünü, "bunlar iyiymiş, ben niye bu kadar tepki verdim" diye bile düşünülebiliyor.
Örnek vermek gerekirse, sağır bir adamı bağırarak korkutamazsın; lakin gözlerini kaybetme ihtimalini ona hissettirsen, işte o zaman sahip olduklarının ne kadar değerli olduğunu anlar. Bu durum polyannacılık gibi görünebilir, lakin bu sınavla sınananlara sorun, onlar size gerçeği anlatacaktır.
Belki de benim anlamlandırdığım bu hayat, dibin ve göğün bir sonu olmadığını kabullenmenin tek çare olduğu. Bu yüzden düşerken tutunacak dallar arıyorum, bir şey benim hızımı kesmezse sonsuz bir düşüş döngüsüne hapsolacağım diye korkuyorum.
Ve belki de bu yüzden tutunamamaktan daha kötüsü gelemez başıma. Oğuz Atay bile tutunamamış, benim ayrıcalığım ne olabilir ki?
Cevap Bile Bir Son Olduğundan
Bir şeylerin sonuna yaklaştıkça, içimde tarifini bilmediğim bir direnç kabarıyor. Bitirmek istemiyorum. Sanki sonlar, birer mezar taşı gibi ...
-
Kendimi bir kâğıtla kalemin arasına saklamak istiyorum. Tüm ihtimallere sahip olmak, özgür hissettirecekmiş gibi. Kelimelerde kaybolmaktan k...
-
Aslında hiçbir şeyin kaçmadığını birkaç saniye duraksadığımda anladım. Hayat yalnızca ileriye doğru giden bir akıştan ibaret. Geriye baktığı...
-
Her şey, kendimi yeniden dinlemeye başladığımda başladı. Aslında ne yapmak istediğimi bilmiyordum. "Bilmem gerekiyor mu?" so...